Yaklaşık 10 yıldır bir koç olarak çalışıyorum. 1o yıl önce olan söylemlerin 10 yıl sonra bugün hala devam ettiğini görüyorum. Yıllar önce bu mesleğe ilk defa başladığımda geçici bir heves deniyordu. Halbuki son 1o yıl benim bütün hayatımı kökten değiştirdi.
Beyaz yakalı işimden ayrıldığımda bugün sahip olduğum şeylere sahip olacağımı söyleselerdi hayatta inanmazdım. Son 10 yıla Microsoft tarafından bile Preferred Supplier[1] olan Sola Unitas Academy, Sola Unitas Yayınları, İzotomi, Paul Ekman International gibi önemli markaların yanına Kitapkoala.com gibi özel bir sosyal girişim başlatabildim ve görünüşe göre her biri kendi fonksiyonlarını yerine getirebiliyorlar. Bu süre içerisinde 6 farklı kitap yazma ve 2 de çeviri yapma şansım oldu. Bugüne kadar Türkiye’de olan ve çalışmadığım çok uluslu şirket kalmadı. [2] Bunların yanına bir de İletişim doktorası ekledim.
Kendi işim, harika bir ekibim ve krizde bile güçlü büyüme oranlarına ve öğrenme imkanlarına sahip bir çevrem var. Dilimde tüy bitene kadar söylemeye devam edeceğim. Tüm bunların en önemli sebebi koçluğun benim hayatımdaki dönüştürücü etkisidir.
Çevremi görmeyi beceremeyen, çeviklik ve esneklikten haberi bile olmayan, dinlediğini zanneden ama bu yetkinliği gerçekten bilmeyen birinden tüm bunları başaran birine evrilmek benim için gurur verici.
Eğitimlerin başında “Ben çok iyi bir dinleyiciyim.” diyen insanların, eğitimlerin sonunda dinlemenin ne demek olduğunu hiç anlamamış olduklarını ve kendilerini kurban haline getirdiklerini fark ettiklerini görmek bile muhteşem.
İnsanların koçlukla ilgili olumsuz konuşmaya devam ettiklerini görüyorum. Koçluğun metodolojisini anlamaktan öte, eleştirmeyi seçenlerin kendilerinin gelişimlerine ne kadar kapalı olduklarını görmek bana hep “………… Kervan yürür”, sözünü hatırlatıyor. Elbette kervanın etrafında ürüyenler olacaktır ama sizin kervanınız yürüdüğü sürece bir süre sonra ürüyenler geride kalır. Sonra yenileriyle karşılaşırsınız ama artık onları daha az önemsersiniz. Çünkü bilirsiniz ki yönteminiz sizi çok ileri götürmüştür.
Dünyanın en güzide kurumları koçluğun metodolojisini kullanmaya devam ediyorlar. Bunun en önemli sebebi faydada yatıyor. Onlarca araştırma koçluğun katma değerini anlatırken birkaç kişi ürüse ne olur ürümese ne olur?
Tüm bunların yanında uygulamada koçluğun metodolojisinden ayrılanlar bunu bir terapi seansına çevirenler yok mu? Elbette var. Çünkü dünyada her meslekte kötü, yanlış, ahlaksız var. Para için ilaç yazan doktor, hastalarını meta olarak gören psikiyatrist, öğrencisini döven öğretmen, alkollü sürücü, rüşvet alan hâkim… Bunlar her zaman olacak. Bir mesleği kötüye kullananlar o mesleği hakkıyla yerine getirenlere asla örnek olmamalı. Kötü meslek yoktur, kötü davranış vardır. Çıkarlarını fazla önemseyen ve başkalarını görmezden gelen insanlar vardır.
Açık söyleyeyim koçluğun metodolojisini hayatına katmış tek bir kişinin bile pişman olduğuna ben şahit olmadım ama bunu deneyimlemeden bilemeyeceksiniz. Etrafınızda deneyimleyen biri mutlaka vardır. Hatta bu yazıyı okuyanların, bu metinde geçenlere inandığını paylaşımlarından görebilirsiniz. Bunu söylemeyi çok seviyorum: Ben bir koçum ve bununla gurur duyuyorum. En sevdiğim şey de koçluğun metodolojisini önce kendi hayatıma uygulamak, başarılı olmayı katma değer yaratmayı önce kendi hayatımda sonra başkalarının hayatlarında gerçekleştirebilmek.
Umarım bir gün tüm dünya bu iletişim dilinin tadına
varabilir. Çünkü bu dil insanın mutluluğuna giden en güçlü yol. Ben, buna tüm
kalbimle inanıyorum.
[1] Tercih edilen tedarikçi