Öğretmenim,
Öyle çok bekledim ki okula başlamayı. Bitmek tükenmek bilmeyen merak duygum, ve akla hayale gelmeyen sorularımla bıktırdığımda çevremdekileri, dedim ki “Öğretmenim cevaplar her sorumu”… Hayal gücüm güldürdüğünde yetişkinleri, dedim ki öğretmenim anlar beni.
Canım öğretmenim, hani annemi çağırıp demiştin ya “O farklı, bazen zorluyor beni.. Dinlemiyor gibi bazen ama soru sorduğumda biliyor cevapları. Çabuk sıkılıyor ve hep hareket etmek istiyor” diye. Hatta kimi zaman yorulduğunu anlattın ya anneme. Sonra götürdüler beni bir yere…” Bir sürü sorular olan bir test yaptılar bana, anlattım ablaya ve abiye.. Sonra annem ile yine gittik oraya.. Annem dedi ya size, teste göre üstün potansiyelliymişim. Ben anlamadım öğretmenim, potansiyel ne demek öğrenmedik ki, soramadım da ne anneme ne sana… Üzmek istemem ikinizi de sorularımla !
Belki anlamadım ne olduğunu, ama kendimi anlatayım sana öğretmenim. Biliyor musun tahmininin ötesinde hassas ve kırılganım. Duygularımı kocaman yaşıyorum. Dilim anlatmaya yetmese de, gözyaşlarım anlatıyor duygularımın taşan kısmını. Ben çocuğum ya masalları bilirim en çok. Anlatmaya çalışayım masalca, büyükler de bilir ya masalcayı. Hani kırmızı başlıklı kız var ya, ben oradaki kurda bile üzülebiliyorum mesela. Ya da pamuk prensesteki cadının kötü olması içimi acıtıyor. Yedi cücelerin neden boyları uzun değil diyorum, üzülüyorlar zannediyorum. Rapunzeli kuleye kapatan annesini duyunca “annelik” üzerine düşünüyorum çocukça… Keloğlan’a annesi “kel oğlum, keleş oğlum” deyince de yüreğim cız ediyor, saçları yok diye niye böyle diyor? Öğretmenim, hani siz birinin başını okşayınca diğeri bakıyor ya.. Başı okşanan ben bile olsam, diğer arkadaşım için üzülüyorum. Okul çıkış kapısının yanında kedi ve yavruları var, bilirsiniz, hem onlar hem de dünyadaki diğer zor koşullarda olan hayvanlar için üzülüyorum. Bir de buzlar eriyormuş, bu da beni çok üzüyor. Sanki yüreğim kocaman da herkesi oraya alıp korumak istiyorum. Duygularım kocaman ya, onlar ancak kocaman bir kalbe sığar diye düşünüyorum.
Benim canım öğretmenim, ben hızlı öğrenebilirim ama duygularım henüz çocuk. Biliyor musun bu çok kafamı karıştırıyor. Bazen büyükler bana “büyümüş de küçülmüş diyor”. Sanırım iyi bir şey diyorlar ama ben ağlayınca anlamıyorlar. Yani aklım duygularımın üzerinde büyük bir elbise gibi, ayaklarıma dolanıyor. Ben akıllı yorumlar yapabilirim öğretmenim, ama bir oyuna alınmamak incitir beni. Orada akıllı olmak yeterli olamıyor.
Öğretmenim, hani bazen çok soru soruyorum ya, aslında öğrenmeye açım. Amacım senin bilgini sorgulamak değil, inan, sadece öğrenmek istiyorum. Okulda hep aynı şeyler anlatılıyor. Ben dokunarak ağaçları öğrenmek istiyorum. Güzel havalarda güneşi hissetmek. Matematiği doğada anlamak. Bir bitkinin yetiştiğini görmek…Her şey kitaplarda yazıyor evet, ama bence yaşam kitaptan öte bir şey. Bizimle bir gün dışarıda ders yapar mısınız öğretmenim? Sizin altın rengi saçlarınızın rengini güneşte daha da çok seviyorum.
Ben her konuda başarılı olamayabilirim öğretmenim. Benim de herkes gibi bazı alanlarda daha çok yeteneğim, bazı alanlarda az yeteneğim olabilir. Çarpım tablosunu hemen öğrenemeyebilirim, resim çizmeyebilirim, şiir ezberlemek zor gelebilir. Hani geçen 23 Nisan’daki gibi, dans ederken şaşırabilirim de… Sizi üzmek istemiyorum öğretmenim, her alanda başarılı olmamı beklemeyin lütfen ! Bir de sizden bir ricam olacak, ben yardımcı öğretmen olmak istemiyorum. Evet her zaman arkadaşlarıma yardımcı olmak isterim ama öğretmen sizsiniz. Bu benim için öyle zor ve başarılması gereken bir görev ki, bazen geceleri rüyamda başaramadığımı görüyor ve çok üzülüyorum. Ben sadece sizin öğrenciniz olmak istiyorum, yardımcınız değil.
Öğretmenim ben hayal kurmayı çok seviyorum. Bazen siz bir şeyler anlattığınız da aklıma çok güzel fikirler geliyor ve paylaşmak istiyorum. Sınıfın düzeni bozulur diye korkmayın, siz beni ne zaman dinlemek isterseniz anlatırım ben size. Ama lütfen beni dinleyin. Çünkü hayallerim anlattıkça yeşeren bir orman gibi. Kim bilir, bir gün o ormandaki ağaçlar tüm insanlık için çok güzel bir meyve verecekler.
Biliyor musun öğretmenim, hiç hata yapmak istemiyorum. Hata yapmamak için bazen hiç yapmamayı bile tercih ediyorum. Bazen her şeyin en iyisini yapmak için harcadığım çaba ve yorgunluğumu size anlatamam ki. Sen büyümüşsün, unutmuşsundur belki bu yaşları… Ben mükemmel olsun istiyorum öğretmenim. Bazen mükemmel olmasa da, beni desteklemene ve yüreklendirmene çok ihtiyacım var. Hata yapmak da beni çok üzüyor ya, lütfen anlat bana sen hata yaptın mı hiç öğrenciyken? Üzüldün mü?
Belki unutmuşumdur söylemeyi, gürültü ve kalabalık bazen rahatsız ediyor beni. Sınıfta çok gürültü olduğunda kulaklarımı kapatmamın nedeni bu. Anlamıyorum, bunca ses nasıl beyni patlatmıyor. Şaşırma öğretmenim, ben öyle hissediyorum. Kafam kocaman oluyor sanki, bebekkenki kafamız gibi. Yalnız kalmak ve sessizliğe ihtiyaç duyuyorum bazen. Kulaklarımı kapatınca, anlar mısın beni? Biliyorum anlarsın, çünkü biliyorsun artık.
Öğretmenim, seni seviyorum. Hepimiz için de en iyisini istediğini biliyorum. Ama lütfen benden beklentilerin çok büyük olmasın. Benim için en iyisini isterken, benim istediklerimi ve yeteneklerimi göz ardı etme lütfen. Hatta bir ricam olacak öğretmenim. Bunları anneme ve babama da anlatır mısın? Çünkü onlar beni şimdiden 30 yıl sonraki halimle seviyorlar gibi, hani bu karenin içine daire yerleştirmek gibi. Birebir uymaz ki…
Biliyorum bir çocuğunuz olduğunu ve eşinizin de öğretmen olduğunu. Biliyorum sizin de evinizle ilgili sorumluluklarınız olduğunu. Çok yorulduğunuzu biliyorum. Zormuş öğretmen olmak, “hele bu zamanda” diyor büyükler. Ama ben başka zaman bilmiyorum ki. Anneannem “Elindeki tableti bırak diyor, arkadaşlarınla oyna ! Ah diyor biz böyle miydik?”. Öğretmenim ben doğduğumdan beri telefon, bilgisayar ve tablet var. Ben olmamasını hayal edemem ki. Sizin söylediklerinizi anlamaya çalışıyorum ama bana yardımcı olun, çok mu kötü bir şey yapıyorum? Ne yapmam gerekiyor?
Öğretmenim, ben çocuğum. Beni iyi gözlemleyin, yönlendirin ve lütfen anlamaya çalışın. Ben sanırım farklıyım ama bu “ben” olduğum için farklılıkları anlayamıyorum. Aaa, bazen anlıyorum aslında. Mesela arkadaşlarım benim ile ilgili kötü şeyler söylediğinde onlara karşılık vermek istemiyorum, onlar da üzülmesinler diye. Ben, onlar dediğinde ne kadar üzüldüğümü biliyorum. Ama dayım diyor ki “Karşılığını vermeliymişim. Yoksa ezik olur muşum. Tepeme vurur ekmeğimi alırlarmış”. Bu değişik olduğum bir yan, evet hatırladım, ama bu farklılık kötü mü öğretmenim? Tepeme vurup ekmeğimi almamaları için beni korur musun ve lütfen bana nasıl davranmam gerektiğini öğretir misin?
Biliyor musunuz siz benim için değerlisiniz. Okul sıkıcı olsa da, sizi sabah görmeyi seviyorum. Öğrettiklerinize bayılıyorum. Okul eskiden de sıkıcı mıydı öğretmenim? Bence bir ara ödev vermelisiniz, hayalimizdeki okulu anlatmalıyız size. Arkadaşlarımın fikirlerini de merak ediyorum. Kim bilir belki bir gün, yaşayan bir okul içinde daha çok öğrenmeye ve kendimizi keşfetmeye başlarız.
Size neden yazdım öğretmenim? Ben farklıymışım ya, farklılık korkuttu beni biraz. Beni anlar mısın öğretmenim ya da anlamaya çalışmak ister misin? Belki o zaman bir can daha hayat bulur, bu koskoca dünyada. Dersiniz ya öğretmenim fidan gibisiniz diye, beni en uygun toprağa eker misiniz ya da en uygun toprağa ulaşmama yardım eder misiniz?
İyi ki öğretmenimsiniz, sizi seviyorum…
Dr. Uğur Zat