Koçların sahip olması gereken iki önemli özellik, alçakgönüllülük ve güvendir. Bu iki özellik birbirine tamamen zıt gibi görünse de, aslında gerçek öyle değil. Alçakgönüllü olmadan sorular sormak ve başkalarının dünyasına girmek için merak duymak çok zordur. Alçakgönüllü olmazsak, danışanlarımızın dünyalarına girerken uzun süredir bize hizmet etmiş olan, iyi yapılandırılmış varsayımlarla hareket ediyor olabiliriz.
Alçakgönüllü olduğumuzda, danışanımız ve onun gündemi bize liderlik eder, koç olarak uzmanlığımız değil yansıtıcı olmamız ve kendimizin dışındaki cevapları aramamız kolaylaşır. Ayrıca, alçakgönüllü kişi sürekli bir öğrenme yolculuğundadır. Darya Funches, “başkalarına aradıkları değişimde yardım ederken kendimizi dönüştürmek…” diyor. İlerlemenin yollarını ararken, yeteneklerimize dair şüphelerimizi azaltmak için sürekli yeni yollar arıyoruz.
Güven nasıl devreye giriyor? Burada söz konusu olan, kendimize ve içinde bulunduğumuz duruma güvenme yeteneğidir. Koçluk durumunda bu güven, cesaretle bir araya gelir. Koçluk seansında bulunan herkes, ne yapacağı konusunda emin olmadığı anlarla yüzleşir. Böyle anların altından başarıyla kalkabilmek için, koçluk alanına, becerilerimize ve anı paylaştığımız danışanımıza güvenmemiz gerekir.
Aşağıda, bir koçluk oturumu sırasında ortaya çıkan zorluk ve şüphe anları ile ilgili pratik fikirler ve bunları aşmanın yolları var. Kendinizi rahatsız hissettiğiniz bir anda bulursanız, duraklayın, kendinize sorular sorun ve aşağıdaki fikirlerden bazılarını kullanın.
1. Danışanınızla bir bağlantı eksikliği hissettiğinizde
İlişkinin başlarında, bunun nedeni danışanınızın sizden zor bir durumdan kurtulmak için ne yapması gerektiğini söylemenizi istediği için olabilir. Birçok kişinin alıştığı şey budur, ne yapması gerektiği ona söylenir. Koçluk, kendi durumlarını daha derinlemesine anlamalarını ve yeni bir farkındalık katmanına erişmelerini gerektirir. Oturumun sonunda danışanınıza bazı sorular sormak iyidir: bu şekilde dinlenmesi ona nasıl hissettiriyor? Koçluk, liderliğin daha yumuşak, daha az somut yönleri olarak görülebilecek şeyleri keşfetmek için daha yumuşak beceriler (gözlem, dinleme ve sorgulama) kullanır. Onlara daha yumuşak beceriler diyoruz, ancak gerçekte öğrenmesi zor olanlardır.
2. Danışılan senaryonun teknik anlayışınızın dışında olduğunu düşündüğünüz anlar
“Bunu gerçekten yapabilir miyim? Gerekli uzmanlığa sahip değilim”. Koçluk eğitimleriniz sizi yeterince desteklemiyor gibi hissedebilirsiniz. O anda çok fazla uzmanlığın sizi çok fazla ayrıntıya sürükleyebileceğini hatırlayın. Yapabileceklerinizi öğrenmek için en doğru yol, danışanınıza sorular sormaktır. Burada öncelikler nelerdir? Bu konuda sizin için zor olan nedir? Size yardımcı olmak için hangi alanda uzman desteği alabilirsiniz?
3. Bir durumun içinde daireler çizen insanlarla çalışmak
Bu durumun ortaya çıkması oldukça olası. Çünkü danışanlarımız yalıtılmış alanlarda çalışıyorlar. Yöneticileri, kuruluşları fikirlerini değiştirmeye devam ediyor olabilir, etkileyen faktörler değişmeye devam ediyor olabilir. Yapabileceğiniz en doğru şey, sormaya devam etmek: Buradaki temel gerçek nedir? Neyi biliyorsunuz? Neyi bilmiyorsunuz ama öğrenebilirsiniz? Bu bilgilere erişmek için ne yapmanız gerekiyor? Şu anda bilinmeyen ne? Bunu yönetmek için en iyi yöntem nedir?
İnsanlar stresli olduklarında, etraflarında bir yanıt oluşturabilecek somut veriler olduğunu unutmaya meyillidir. Yapmanız gereken en pratik şey, danışanınızın neyi önemli, ancak bilinmeyen olarak adlandırabileceğini sormaktır. Onları adlandırdıktan sonra bir sonraki oturumunuzda bu konuya geri dönebilir ve sohbeti devam ettirebilirsiniz. Bu işlem, müşterinin kontrol edemediği bu faktörlerin gücünü serbest bırakır. Bir sonraki oturumda, listeye ne eklememiz gerektiğini (yeni bilinmeyenler) ve neleri kaldırmamız gerektiğini (çözüldü veya şimdi biliniyor) düşünüyoruz. Bu, durumun çözülmemesini ve danışana, hareket etmeden önce tüm bilgileri bekledikleri, güçsüzlük kalıplarına kaymak yerine nerede çalışabileceklerini ve seçim yapabileceklerini göstermenin bir yoludur.
4. Alternatif olarak, aklındaki bilgi miktarından etkilenen ve tüm detayları sizinle paylaşmak isteyen bir danışanla çalışmak
Nereden başlamanız gerektiğini merak ediyorsunuz. Bir bilgi akışına maruz kaldıktan sonra şunu sormak iyi olabilir: Bunu iki cümleyle özetlemek zorunda kalırsanız ne söylersiniz? Daha sonra konuşmasının içindeki kalıpları çözümleyebilirsiniz. Bunu yapmak, danışanın hangi modelleri geliştirmek istediğiyle ilgili konuşmanıza yardımcı olur.
5. Sorunları hakkında konuşurken bunalmış görünen bir danışanla çalışırken sizin de bir ağırlık hissi yaşamanız
Sorgulamanızın sizin için de ağırlık verici bir hal aldığını hissettiğinizde normalden farklı bir yol izleyebilirsiniz. Mevcut durumu çözmeden önce bir ara vermeyi deneyebilirsiniz. Derin şeyler hakkında konuşurken, danışanınızı kontrol etmeye devam etmek iyidir. Danışanınızın, oturumun sonunda nasıl hissetmek istediğinizi tespit edebilir ve duygularının ağırlığını yöneterek bunu başarabileceğinizi ona gösterebilirsiniz.
Güven ve tevazu, danışanınızın başka hiçbir yerde bulamayacağı bir sohbeti mümkün kılacak ve bunun sonucunda dönüşüme şahit olacaksınız.
Kaynak: http://www.coachingstory.org/when-in-doubt-the-balance-of-humility-and-confidence-in-coaching/
Çeviren: Pınar Göker